Karanlık Mod
02-05-2024
Logo
Cuma Hutbesi – Hutbe 0008: Salih Amel
   
 
 
Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla  
 

Birinci Bölüm:

Kâinatın tesbih ettiği, azameti ile yüzlerin aydınlandığı Allah Teâlâ’ya hamdolsun. Ben şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur, O’nun bir ortağı bulunmaz. Yine şehadet ederim ki Muhammed Rasulullah O’nun kulu ve elçisidir. Allahım, Peygamber Efendimize, ailesine, ashabına ve onun tertemiz yolundan gidenlere salât ve selam et.

Kuranî Örnekler:

Kardeşlerim, Kuran’ı Kerim’de derin anlamlar içeren, etkileyici öğütler veren kıssalar bulunmaktadır. Onlardan bir tanesi de ‘Kalem’ Suresinde Cennet ehlini anlatan şu pasajdır:

 وَلَا تُطِعْ كُلَّ حَلَّافٍ مَهِينٍ * هَمَّازٍ مَشَّاءٍ بِنَمِيمٍ * مَنَّاعٍ لِلْخَيْرِ مُعْتَدٍ أَثِيمٍ * عُتُلٍّ بَعْدَ ذَلِكَ زَنِيمٍ * أَنْ ﴿
كَانَ ذَا مَالٍ وَبَنِينَ * إِذَا تُتْلَى عَلَيْهِ آيَاتُنَا قَالَ أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ * سَنَسِمُهُ عَلَى الْخُرْطُومِ * إِنَّا بَلَوْنَاهُمْ كَمَا بَلَوْنَا
 أَصْحَابَ الْجَنَّةِ إِذْ أَقْسَمُوا لَيَصْرِمُنَّهَا مُصْبِحِينَ * وَلَا يَسْتَثْنُونَ * فَطَافَ عَلَيْهَا طَائِفٌ مِنْ رَبِّكَ
﴾ وَهُمْ نَائِمُونَ * فَأَصْبَحَتْ كَالصَّرِيمِ * فَتَنَادَوْا مُصْبِحِينَ

[ سورة القلم الآيات : 10-21 ]

“Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme. Ayetlerimiz kendisine okunduğu zaman, “Öncekilerin masalları!” der. Yakında biz onun burnunu damgalayacağız. Şüphesiz biz, vaktiyle “bahçe sahiplerine belâ verdiğimiz gibi, onlara (Mekkeli inkârcılara) da belâ verdik. Hani o bahçe sahipleri, sabah erkenden (fakirler gelmeden) bahçenin ürünlerini devşirmeye yemin etmişlerdi. (Bunu tasarlarken) istisna da yapmıyorlardı. (“İnşallah” demiyorlardı.). Nihayet onlar uykuda iken Rabbinden bir afet (ateş) bahçeyi sardı. Böylece bahçe, yakılmış toprağa döndü. Bahçe sahipleri sabahleyin birbirlerine sesleniyorlardı.”

(Kalem Suresi:10-21)

Yani ürünlerin hepsini toplamış, fakirlere hiçbir şey bırakmamışlardı..

﴾ فَطَافَ عَلَيْهَا طَائِفٌ مِنْ رَبِّكَ وَهُمْ نَائِمُونَ * فَأَصْبَحَتْ كَالصَّرِيمِ ﴿

[ سورة القلم الآيات : 19-20]

“Nihayet onlar uykuda iken Rabbinden bir afet (ateş) bahçeyi sardı. Böylece bahçe, yakılmış toprağa döndü.”

(Kalem Suresi:19-20)

Yani onlara bir afet gelmiş ve tüm hasadı silip süpürmüştü..

﴾ فَطَافَ عَلَيْهَا طَائِفٌ مِنْ رَبِّكَ وَهُمْ نَائِمُونَ * فَأَصْبَحَتْ كَالصَّرِيمِ ﴿

“Nihayet onlar uykuda iken Rabbinden bir afet (ateş) bahçeyi sardı. Böylece bahçe, yakılmış toprağa döndü.”

Bazıları birbirleriyle gizlice konuşuyorlardı..

﴾ أَنْ لَا يَدْخُلَنَّهَا الْيَوْمَ عَلَيْكُمْ مِسْكِينٌ * وَغَدَوْا عَلَى حَرْدٍ قَادِرِينَ ﴿

[سورة القلم الآيات : 24-25]

 

“Bugün hiçbir yoksula yol vermeyin, yanınıza gelmesin sakın. (Yoksullara yardım etmeğe) güçleri yettiği hâlde (böyle söyleyerek) erkenden yola çıktılar.”

(Kalem Suresi: 24-25)

Yani yapacakları işi gizli tutmak için erkenden yola çıktılar, buradaki amaçları fakirleri haklarından mahrum etmekti.

﴾ فَلَمَّا رَأَوْهَا قَالُوا إِنَّا لَضَالُّونَ * بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ ﴿

[سورة القلم الآيات : 26-27]

“Fakat bahçeyi o hâlde gördüklerinde, “Biz mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız!” dediler. (Gerçeği anlayınca da), “Hayır, meğer biz mahrum bırakılmışız!” dediler.”

(Kalem Suresi:26-27)

Yani bahçelerinde olanlardan yakınıyorlardı, bahçelerine olan olmuştu.

بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ * قَالَ أَوْسَطُهُمْ أَلَمْ أَقُلْ لَكُمْ لَوْلَا تُسَبِّحُونَ * قَالُوا ﴿
سُبْحَانَ رَبِّنَا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ * فَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَى بَعْضٍ يَتَلَاوَمُونَ قَالُوا
يَا وَيْلَنَا إِنَّا كُنَّا طَاغِينَ * عَسَى رَبُّنَا أَنْ يُبْدِلَنَا خَيْراً مِنْهَا إِنَّا إِلَى رَبِّنَا
﴾ رَاغِبُونَ * كَذَلِكَ الْعَذَابُ وَلَعَذَابُ الْآخِرَةِ أَكْبَرُ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ

[ سورة القلم الآيات : 27 -33 ]

“(Gerçeği anlayınca da), “Hayır, meğer biz mahrum bırakılmışız!” dediler. Onların en akl-ı selim sahibi olanı, “Ben size ‘Rabbinizi tespih etseydiniz ya! Dememiş miydim?” dedi. Onlar, “Rabbimizi tesbih ederiz (yüceltiriz). Şüphesiz biz zalim kimseler imişiz” dediler. Bunun üzerine birbirlerini kınamaya başladılar. Şöyle dediler: “Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kişilermişiz! Umulur ki, Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Çünkü biz artık Rabbimizi arzulayanlarız.” İşte böyledir azap! Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür; ah bir bilselerdi!”

(Kalem Suresi: 27-33)

Değerli kardeşlerim, Kuran’ı Kerim’de bu kıssa bizlere bir öğüt, bir nasihat olsun diye zikredilmiştir. Fakat bunun benzeri hayatımızsa her defasında tekrar eder. Bu kıssanın amacı Kuran hakikatlerini teyit etmek, müminlerin kalplerini teskin etmek, asi kulları uyarmak içindir, Kalp taşıyan, duyabilen herkes için bir öğüt ve ibrettir.

İnfaka teşvik etmek:

Değerli Kardeşlerim; bu bahçelerin sahipleri ne yaptılar da, Allah Teâlâ onların ürünlerini telef edip onları mahrum bıraktı? Çünkü onlar da, fakiri hakkından mahrum bırakmak istediler ki bu da Kuran’ı Kerim’de açıkça belirtilmektedir:

﴾ فِي أَمْوَالِهِمْ حَقٌّ مَعْلُومٌ * لِلسَّائِلِ وَالْمَحْرُومِ ﴿

[ سورة المعارج الآيات : 24-25 ]

“Onlar, mallarında; isteyenler ve (isteyemeyip) mahrum kalanlar için belli bir hak bulunan kimselerdir.”

(Mearic Suresi: 24-25)

Onlar fakirlere vermenin, servetlerini azaltacağını düşündüler. Eğer rablerini ve ikramını iyice bilseler ve onu tesbih etselerdi, nefisleri cimrilik ve ihtirastan temizlenirdi. Fakat onlar gafletlerinden, ancak başlarına bir afet geldiği zaman, bahçeleri başlarına yıkıldığında uyandılar. Zira Rabbin hiçbir kuluna zulmetmez.

Değeri Kardeşlerim; Mal sahibi olan kişi o malı emanet almıştır, malın asıl sahibi o değildir. Bu yüzden de hak sahibine hakkını, fakirlere ve muhtaç kimselere bu haktan paylarını vermelidir. Mal sahibi olan kişinin elinde bir emanet vardır ve en büyük hainlik de emaneti zayi etmektir.

Yaşamak için yediğin, eskitmek için giydiğin, muhafaza etmek için tasadduk ettiğinden başka hiçbir malın yoktur.

Mümin Kardeşim; eğer ticaretinin canlanmasını, zanaatının parlamasını, gelirinin artmasını ve mallarının bereketlenmesini istiyorsan, fakirin ve muhtaç olan kimsenin hakkını ver. Çünkü bu onların, senin üzerindeki hakkıdır, senin onlara bir lütfun değildir. Ki bu, Kuran’da açıkça belirtilmektedir:

﴾ فِي أَمْوَالِهِمْ حَقٌّ مَعْلُومٌ * لِلسَّائِلِ وَالْمَحْرُومِ ﴿

[ سورة المعارج ]

“Onlar, mallarında; isteyenler ve (isteyemeyip) mahrum kalanlar için belli bir hak bulunan kimselerdir.”

(Mearic Suresi: 24-25)

Bil ki sadakasını verdiğin malın asla eksilmez, zira bir hadis-i kutside şöyle zikredilmiştir:

Ebu Hureyre (r.a.), Rasulullah (s.a.v.)’in, ‘Allah Teâlâ buyurdu ki’ diyerek şöyle söylediğini nakletmiştir:

(( يا ابن آدم ، أنفقْ أُنفِقْ عليك ))

[ أخرجه البخاري ومسلم والترمذي ]

“Ey ademoğlu, infak et ki ben de sana infak edeyim”

(Buhari, Müslim ve Tirmizi)

Abdullah b. Mesud (r.a.), Rasulullah (s.a.v.)’in Bilal-i Habeşi’ye şöyle dediğini rivayet etmiştir:

(( أنفق بلال ولا تخش من ذي العرش إقلالاً ))

[ رواه البزار والطبراني ]

“İnfak et Ya Bilal! Arşın sahibi eksiltir diye korkma”

(Bezzar ve Taberani)

Sadaka ve İnfak Salih Amellerdendir:

Ey Kardeşlerim; İnsan Allah’ın varlığına vakıf olur, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ederse, içerisinde hiçbir şüphe bulunmayan hakikate kesinkes ulaşır. Eğer kötü yolları terk eder, günahlardan sakınır ve dünyada zahit olmaya çalışırsa, kalben rahatlığa erişir ve hayatında da güven ve kurtuluşa ulaşır.

Fakat nefsin yücelmesi, güzel ahlak, Allah’ın rahmetine gark olmak, ona yaklaşmaktan haz duymaz ve sevgisini kazanmak, ancak Salih amel ve güzel infak ile mümkündür. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

قُلْ إِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ مِثْلُكُمْ يُوحَى إِلَيَّ أَنَّمَا إِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ فَمَنْ كَانَ ﴿
﴾ يَرْجُوا لِقَاءَ رَبِّهِ فَلْيَعْمَلْ عَمَلاً صَالِحاً وَلَا يُشْرِكْ بِعِبَادَةِ رَبِّهِ أَحَداً

[ سورة الكهف الآية : 110 ]

“De ki, Ben de ancak sizin gibi bir insanım. (Ne var ki) bana, ‘Sizin ilâh’ınız ancak bir tek ilâhtır”diye vahyolunuyor. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa yararlı bir iş yapsın ve Rabbine ibadette kimseyi ortak koşmasın.”

(Kehf Suresi: 110)

Yine şöyle buyurmuştur:

مَنْ كَانَ يُرِيدُ الْعِزَّةَ فَلِلَّهِ الْعِزَّةُ جَمِيعاً إِلَيْهِ يَصْعَدُ الْكَلِمُ الطَّيِّبُ ﴿
﴾ وَالْعَمَلُ الصَّالِحُ يَرْفَعُهُ وَالَّذِينَ يَمْكُرُونَ السَّيِّئَاتِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ وَمَكْرُ أُولَئِكَ هُوَ يَبُورُ

[ سورة فاطر الآية : 10 ]

“Her kim şan ve şeref istiyorsa bilsin ki, şan ve şeref bütünüyle Allah’a aittir. Güzel sözler ancak O’na yükselir. Salih ameli de güzel sözler yükseltir. Kötülükleri tuzak yapanlar var ya, onlar için çetin bir azap vardır. İşte onların tuzağı boşa çıkar.”

(Fatır Suresi: 10)

Değerli Kardeşlerim; Rabbimizin şu ayetini dinleyin:

 لَيْسَ الْبِرَّ أَنْ تُوَلُّوا وُجُوهَكُمْ قِبَلَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَلَكِنَّ الْبِرَّ مَنْ آمَنَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ ﴿
الْآخِرِ وَالْمَلَائِكَةِ وَالْكِتَابِ وَالنَّبِيِّينَ وَآتَى الْمَالَ عَلَى حُبِّهِ ذَوِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينَ
وَابْنَ السَّبِيلِ وَالسَّائِلِينَ وَفِي الرِّقَابِ وَأَقَامَ الصَّلَاةَ وَآتَى الزَّكَاةَ وَالْمُوفُونَ بِعَهْدِهِمْ إِذَا عَاهَدُوا
﴾ وَالصَّابِرِينَ فِي الْبَأْسَاءِ وَالضَّرَّاءِ وَحِينَ الْبَأْسِ أُولَئِكَ الَّذِينَ صَدَقُوا وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ

[ سورة البقرة الآية :177 ]

“İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir.”

(Bakara Suresi: 177)

Gördünüz mü kardeşlerim,

Kuran’da iman nasıl da salih amelden hiç ayrılmıyor. Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman etmek, namaz, oruç, hac ve zekât ibadetlerini yerine getirmek, miskin ve yoksul kimseleri doyurmak, Salih amel ile bir arada veriliyor. Rasulullah (s.a.v) da şöyle buyuruyor:

والله لترك دانق من حرام خير من ثمانين ))
(( ألف حجة بعد حجة الإسلام 

“Bir danik haramı terk etmek, seksen bin nafile hac sevabından efdaldir.”

Danik: Dirhemin altıda biridir.

Yine Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurur:

(( لأن أعين أخي المؤمنون على حاجته أحبُّ إليَّ من صيام شهر واعتكافه في المسجد الحرام ))

“Bir mümin kardeşimin ihtiyacını görmek için yürümem bana bir ay oruç tutmak ve mescid-i haramda itifaka girmekten daha sevimlidir.”

Allah Teala da şöyle buyurmaktadır:

 هَلْ يَنْظُرُونَ إِلَّا أَنْ تَأْتِيَهُمُ الْمَلَائِكَةُ أَوْ يَأْتِيَ رَبُّكَ أَوْ يَأْتِيَ بَعْضُ آيَاتِ رَبِّكَ يَوْمَ يَأْتِي ﴿

﴾ بَعْضُ آيَاتِ رَبِّكَ لَا يَنْفَعُ نَفْساً إِيمَانُهَا لَمْ تَكُنْ آمَنَتْ مِنْ قَبْلُ أَوْ كَسَبَتْ فِي إِيمَانِهَا خَيْراً قُلِ انْتَظِرُوا إِنَّا مُنْتَظِرُونَ 

[ سورة الأنعام الآية : 158 ]

“(Ey Muhammed!) Onlar (iman etmek için) ancak kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabbinin gelmesini ya da Rabbinin bazı ayetlerinin gelmesini mi gözlüyorlar? Rabbinin ayetlerinden bazısı geldiği gün, daha önce iman etmemiş veya imanında bir hayır kazanmamış olan bir kimseye (o günkü) imanı fayda vermez. De ki: “Siz bekleyin. Şüphesiz biz de bekliyoruz.”

(Enam Suresi: 158)

Fakat salih amel, infak ve sadaka diğer bütün amaçlardan sıyrılıp, tüm şaibelerden temizlenip, sadece Allah için yapılmadığı sürece bu müjdelerin hiç birine nail olamaz.

Mümin Kardeşim; Kendini gözlemle ve şu soruya cevap ver:

İnsanların senin ne kadar iyi, ne kadar üstün olduğunu konuşmaları için açık olarak infakta bulunmak mı hoşuna gidiyor, yoksa sadece Rabbinin rızasını kazanıp ona yaklaşmak için gizli ve ihlaslı bir şekilde sadaka vermekten mi hoşlanıyorsun?..

Allah Teâlâ Mümin kulların ihlâsı ile ilgili şöyle buyuruyor:

﴾ إِنَّمَا نُطْعِمُكُمْ لِوَجْهِ اللَّهِ لَا نُرِيدُ مِنْكُمْ جَزَاءً وَلَا شُكُوراً ﴿

[ سورة الإنسان الآية : 9]

“(Yedirdikleri kimselere şöyle derler:) “Biz size sırf Allah rızası için yediriyoruz. Sizden bir karşılık ve bir teşekkür beklemiyoruz.”

(İnsan Suresi: 9)

Rasulullah (s.a.v.) de Hz. Muaz’a şöyle buyuruyor:

(( يا معاذ أخلص دينك يكفك القليل من العمل ))

“Ya Muaz, dininde ihlaslı, samimi ol, az amel sana yeter.”

Belki bir dirhem, bin dirhemden daha değerlidir, yani ihlas ile infak edilen bir dirhem, riya ve gösteriş amaçlı verilen bin dirhemden daha değerlidir.

Fakat eğer insanları buna teşvik etmek için, açık bir şekilde malından infak edersen, bu niyetinden dolayı açıkça infak etmen, amelinin değerini eksiltmek yerine arttırır. Fakat sadaka verdiğin kişinin duygularını yaralamaman gerekir.

Sonra kardeşim, bil ki, sevdiğin şeylerden vermedikçe iyiliğe ulaşamayacaksın. Bazı insanlar kendi hoşlarına gitmeyen yiyecek, içecek, giyecek ve ihtiyaçlarından sadaka olarak vermeyi adet edinmiştir. Bu infak, kulu Rabbine yaklaştırmaz ve ona rahmet kapıları açılmaz. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurur: 

﴾ لَنْ تَنَالُوا الْبِرَّ حَتَّى تُنْفِقُوا مِمَّا تُحِبُّونَ وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ شَيْءٍ فَإِنَّ اللَّهَ بِهِ عَلِيمٌ ﴿

[ سورة آل عمران الآية : 92 ]

“Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir.”

(Al-i İmran Suresi: 92)

Yine Rabbimiz şöyle buyurur:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَنْفِقُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا كَسَبْتُمْ وَمِمَّا أَخْرَجْنَا لَكُمْ مِنَ الْأَرْضِ وَلَا ﴿
﴾ تَيَمَّمُوا الْخَبِيثَ مِنْهُ تُنْفِقُونَ وَلَسْتُمْ بِآخِذِيهِ إِلَّا أَنْ تُغْمِضُوا فِيهِ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ غَنِيٌّ حَمِيدٌ

[ سورة البقرة الآية : 267 ]

“Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve yerden sizin için çıkardıklarımızdan Allah yolunda harcayın. Kendinizin göz yummadan alıcısı olmayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki Allah, her bakımdan zengindir, övülmeye lâyıktır.”

(Bakara Suresi:267)

İnsanların çoğu sadaka verme ibadetinizi gelişigüzel bir şekilde yapıyor, hak edene etmeyene bakmaksızın infak ediyor, sonra da salih amel işlediğini, Allaha yaklaştığını zannediyor.

Müslüman kardeşim, sadakayı hak eden, buna gerçekten ihtiyaç duyan kişilere vermek için çabalamazsan, yaptığın ibadetten bir ecir alamazsın. Ama çabalar da bir de bu kişiyi bulabilirsen o zaman iki kat sevap alırsın. Yine çabalar da bulamazsan o zaman da bir sevap alırsın. Eğer çabalamazsan, o kişiyi bulsan da bulmasan da yaptığın infaktan alabileceğin bir karşılık yoktur. Çünkü bu işte hak eden kişiyi hakkından mahrum etme, hak etmeyeni de ödüllendirme gibi bir durum ortaya çıkar. Şunu bil ki, sadakayı ihtiyaç duyan yakın akrabalarına vermen, diğer ihtiyaç sahiplerine vermenden daha iyidir. Çünkü akrabalar iyilik etme konusunda önde olmalıdırlar. Yine malını bir mümine, mümin olmayanlardan önce vermelisin, çünkü o da Allaha itaat etme konusunda diğerlerinden öndedir ama mümin olmayan kişi günah işleme ve Allaha isyan konusunda daha önde gitmektedir.

Eğer bir gayrimüslime sadaka vermeye mecbur kalırsan, verdiğin sadaka kullanılacak mal cinsinden bir şey olsun, para cinsinden bir şey değil ki infak etmedeki hedefine ulaşabilesin.

Bazı kişiler, özellikle de ticaretle uğraşanlar, herhangi birine ödemeleri gereken bir parayı gönülsüzce ödüyorlar veya haksız bir şekilde hile ile alım satım yapıyor veya borçlarını veriyorlar bunu da zekât sayıyorlar. Fakat bu, İslam dininde caiz değildir.  Çünkü salih amelde niyet esastır, vermeyi istemediğin, hoşnutsuzlukla verdiğin an ecrini kaybedersin, aldatma işin içine girerse hiç bir hak talebinde de bulunamazsın. Allah Teala buyuruyor ki:

إِنَّمَا الصَّدَقَاتُ لِلْفُقَرَاءِ وَالْمَسَاكِينِ وَالْعَامِلِينَ عَلَيْهَا وَالْمُؤَلَّفَةِ قُلُوبُهُمْ وَفِي ﴿
﴾ الرِّقَابِ وَالْغَارِمِينَ وَفِي سَبِيلِ اللَّهِ وَاِبْنِ السَّبِيلِ فَرِيضَةً مِنَ اللَّهِ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

[ سورة التوبة الآية : 60]

“Sadakalar (zekâtlar), Allah’tan bir farz olarak ancak fakirler, düşkünler, zekât toplayan memurlar, kalpleri İslâm’a ısındırılacak olanlarla (özgürlüğüne kavuşturulacak) köleler, borçlular, Allah yolunda cihad edenler ve yolda kalmış yolcular içindir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”

(Tevbe Suresi: 60)

Sadaka verilecek olan gerçek hak sahiplerinin alametlerinden biri, onların durumu bilinmediklerinde, iffetlerinden dolayı takındıkların tavırdan dolayı zengin zannedilmeleridir. Ancak onların yüzlerinden durumları anlaşılır ve insanların onları sıkıştırmamaları gerekir.

Bazı insanlar vardır ki, cimrilikleri yüzünden hayatları boyunca hiç tasadduk etmemişlerdir, ta ki ölüm yaklaşıncaya kadar. O zamanda aşırı bir cömertlikle sadakalarını hızlıca ulaştırmaya çalışırlar… Rasulullah (s.a.v.)’e “Hangi sadakanın değeri en fazladır?” diye sorulduğunda şöyle cevap verdi:

أن تتصدق وأنت صحيح شحيح ، تخشى الفقر وتأمل الغنى ))
(( ولا تمهل حتى إذا بلغت الحلقوم قلت لفلان كذا ولفلان كذا

“Güçlü kuvvetliyken, sıhhatin yerindeyken, cimriliğin üzerinde, fakir düşmekten endişe etmekteyken, daha büyük zengin olmayı düşlerken verdiğin sadakanın sevabı daha büyüktür. (Bu işi) can boğaza gelip de "falana şu kadar", "filana bu kadar" demeye bırakma.”

Yine Rasulullah şöyle buyurmuştur:

Ebu Said el-Hudri (r.a.) Nebi (a.s.)’ın şöyle buyurduğunu nakletmiştir:

(( لان يتصدق الرجل في حياته وصحته بدرهم خير له من أن يتصدق بمائة درهم عند موته ))

[ أخرجه أبو داود ]

“Kişinin hayatta sağlıklıyken bir dirhem sadaka veresi, ölüm döşeğinde yüz dirhem vermesinden daha hayırlıdır.”

(Ebu Davud)

Ey Kardeşim, sadaka veya zekât verecek dereceye ulaştığın zaman, bunu muhafaza et. Çünkü Rabbine gideceğin yolda bu nimetler sana kalacaktır ve onlar senin ruhunu besleyen gıdadır.

Aişe (r.a.), Rasulullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:

(( أحبَّ الأعمال إلى الله أدْوَمُها وإنْ قلَّ ))

[ أخرجه البخاري ومسلم والنسائي وأحمد ]

“Amellerin en hayırlısı, az da olsa devamlı olanıdır.”

(Buhari, Müslim, Nesai ve Ahmed b. Hanbel)

Bil ki ey kardeşim, fakirlikte de, zenginlikte de, zorlukta da, kolaylıkta da, hastalıkta ve sağlıkta da, kuvvetliyken de güçsüzken de Allah yolunda infak etmek gerekir. Bununla beraber genellikle infak ve tasadduk, birinin ihtiyacını giderdiğinde, Allah’ın üzerinden almasını istediği bir sıkıntısına çare olduğunda, şifa istediği bir hastalığının tedavisine vesile olduğunda ve rızık konusunda sıkıntı çektiğinde, derdine deva olduğunda daha değerli, daha yerinde olmaktadır:

(( فمن أراد أن تستجاب دعوته ، وأن تكشف كربته ، فليفرج عن مُعسر ))

“Kim ki, duasının kabul edilmesini, sıkıntısının giderilmesini istiyorsa, maddî sıkıntı içerisinde olan birinin sıkıntısını gidersin”

Ali b. Ebi Talib (r.a.) Rasulullah (s.a.v.)’den şöyle naklediyor:

(( بادِرُوا بالصدقة ، فإنَ البلاء لا يتخطَّاها ))

“Sadaka vermekte acele edin, çünkü bela sadakanın önüne geçemez.”

Abdullah b. Mesud (r.a.), yine Rasulullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu naklediyor:

(( وداووا مرضاكم بالصدقة ))

[ رواه الطبراني في الأوسط ]

“Hastalarınızı sadakayla tedavi ediniz.”

(Taberani-Evsat )

Tabi ki buna ek olarak iyi bir tedavide de gerekmektedir.
Muaviye b. Hayde (r.a.) Rasulullah (s.a.v.)’den naklediyor:

(( صدقة السر تطفئ غضب الرب ))

[رواه الطبراني في الأوسط ]

“Gizli verilen sadaka Rabbinin gazabını söndürür.”

(Taberani- Evsat)

Bazı ameller vardır ki, mükâfatı hemen amelin peşi sıra gelmez, ancak ölümden sonra verilir. Bu sadakalar da sadakayı cariye haline gelirler.

Ebu Hureyre (r.a.) Rasulullah (s.a.v.)’den naklediyor:

(( إذا مات الإنسان انقطع عمله إلا من ثلاث : صدقة جارية ، أو عمل ينتفع به ، أو ولد صالح يدعو له ))

[ صحيح عند ابن خزيمة ]

“nsan öldüğü zaman (bütün) amel defteri kapanır. Ancak üç şey müstesna; sadaka-i cariye, faydalanılan ilim ve kendisine dua eden mümin evlât."

(İbn Huzeyme Sahih olarak nakletmiştir.)

İman kardeşlerim, hiç biriniz demesin ki ben infak edecek bir şey bulamıyorum. İnfak mal ile sınırlı değildir, mal ile rızıklandıysan, ondan infak edersin ve mal, sadaka ile azalmaz; ilim ile rızıklandıysan, ondan infak edersin, ilim infak ile artar; şan şöhret veya makam ile rızıklandıysan, ondan infak edersin, zayıf olana hakkını verir yardım edersin, Allah da senin gücüne güç katar. İyilik olabilecek hiç bir şeyi küçük görme, kardeşinin yüzüne gülümsemen bile ona sadakadır, yoldan geçen birine zarar verecek bir şeyi kaldırman sadakadır, dalalette olan bir kişiyi doğru yola ulaştırman sadakadır. İnsanlara mallarınız ile faydalı olamıyorsanız, o zaman ahlakınızla faydalı olun.

En değerli sadaka, ihtiyaç sahibi için emek harcamaktır.
Ebu Hureyre (r.a.), Rasulullah (s.a.v.)’den şöyle naklediyor:

 سبق درهم مائة ألف قالوا يا رسول الله كيف يسبق درهم مائة ألف قال رجل له ))
(( درهمان فأخذ أحدهما فتصدق به وآخر له مال كثير فأخذ من عرضها مائة ألف- فتصدق بها 

[ أخرجه ابن حبان]

"’Bir dirhem yüz bin dirhemi geçti.’ ‘Ya Rasulallah bir dirhem yüz bin dirhemi nasıl geçer.’ Denilince, şöyle buyurdu: ‘Bir adamın iki dirhemi vardı. Birini alıp sadaka verdi. Diğer adamın çok malı vardı. Ondan yüz bin dirhem alıp sadaka verdi.’"

(İbn Hibban)

Kardeşlerim, sadaka fakirin eline geçmeden önce, Allah’ın eline geçer. Bir kutsi hadiste şöyle buyrulur:

Ebu Hureyre Rasulullah (s.a.v.)’den şöyle naklediyor:

 إنَّ الله عزَّ وجلَّ يقول يومَ القيامة : يا ابنَ آدمَ مَرِضْتُ فلم تَعُدْني ، قال : يارب كَيْفَ أعُودُكَ ))
وأنتَ ربُّ العالمين ؟ قال : أمَا علمتَ أنَّ عبدي فلاناً مَرِضَ فلم تَعُدْهُ ؟ أما علمتَ أنَّكَ لو عُدْتَهُ لوجَدتني عنده ؟
يا ابنَ آدمَ ، اسْتَطْعَمْتُكَ فلم تُطعمني ، قال : يا رب ، كيف أطعِمُكَ وأنتَ ربُّ العالمين ؟ قال :
(( أمَا علمتَ أنه استطعمكَ عبدي فلان فلم تُطْعِمْهُ ، أمَا علمتَ أنَّكَ لو أطعمته لوجدتَ ذلك عندي

[ أخرجه مسلم ]

“Allah Teâlâ kıyamet günü buyurur: ‘Ey Âdemoğlu! Hastalandım beni ziyaret etmedin.’ Âdemoğlu ‘Ya rab! Seni nasıl ziyaret edebilirim. Sen âlemlerin rabbisin.’ diyecek. Allah ona ‘Bilmiyor muydun, filan kulum hasta oldu, sen ise onu ziyaret etmedin. Bilmiyor muydun, onu ziyaret etmiş olsaydın, beni onun yanında bulurdun.”diyecek, sonra ‘Ey Âdemoğlu! Senden yiyecek istedim ama beni doyurmadın.’ buyuracak. Âdemoğlu ise ‘Ya rabbi! Seni nasıl doyurabilirdim ki? Sen âlemlerin rabbisin?’ diyecek. Allah şöyle buyuracak: ‘Bilmiyor musun, falan kulum senden yiyecek istedi de onu doyurmadın. Bilmiyor muydun ki, onu doyurmuş olsaydın, onu benim nezdimde bulacaktın.”

(Müslim)

Başka bir kutsi hadiste ise şöyle buyruluyor:

أحب ثلاثاً ، وحبي لثلاث أشد ؛ أحب الطائعين ، وحبي للشاب الطائع أشد ، وأحب ))
الكرماء ، وحبي للفقير الكريم أشد ، وأحب المتواضعين وحبي للغني المتواضع
أشد .. وأبغض ثلاثاً ، وبغضي لثلاث اشد ؛ أبغض العصاة ، وبغضي للشيخ العاصي
(( أشد ، وأبغض البخلاء وبغضي للغني البخيل أشد ، وأبغض المتكبرين ، وبغضي للفقير المتكبر أشد

“Üç şeyi severim, üç şeyi de daha çok severim; itaatkar olanı severim, ama genç olup da itaatkar, uysal olanı daha çok severim, cömertleri severim, fakirlere karşı cömert olanları daha çok severim, mütevazi olanları severim, zengin olup da mütevazi olanları daha çok severim… Üç şeye de gazap ederim, yine üç şeye de daha çok öfkelenirim; asi olanlara kızarım, yaşlı olup da asi olanlara daha çok kızarım, cimrilere kızarım, zengin olup da cimri olana daha çok kızarım, kibirlenenlere kızarım, fakir olup da kibirlenenlere daha çok kızarım.”

Zekat ve fıtır sadakasına gelince, bu iki konuyu gelecek cumaya bırakıyorum.

﴾ مَنْ عَمِلَ صَالِحاً فَلِنَفْسِهِ وَمَنْ أَسَاءَ فَعَلَيْهَا وَمَا رَبُّكَ بِظَلَّامٍ لِلْعَبِيدِ ﴿

[ سورة فصلت الآية : 46 ]

“Kim iyi bir iş yaparsa kendi lehinedir. Kim de kötülük yaparsa kendi aleyhinedir. Rabbin, kullara (zerre kadar) zulmedici değildir.”

(Fussilet Suresi: 46)

Değerli Kardeşlerim, hesaba çekilmeden önce, kendinizi hesaba çekin, amelleriniz tartılmadan önce, onları kendiniz tartın, bili ki ölüm meleği başkaları için bizi es geçti, fakat gün gelecek bizim için başkalarını es geçecek, bu yüzden hep tetikte olalım. Akıllı olan nefsini alçaltır, ölüm sonrası için çalışır, aciz olan ise, nefsine ve hevasına uyar ve Allah’tan bekler durur.

Alemlerin Rabbine hamdolsun

***

İkinci Bölüm:

Âlemlerin Rabbine hamdolsun, Ben şehadet ederim ki Salihlerin dostu Allah’tan başka ilah yoktur ve yine şehadet ederim ki Peygamber Efendimiz O’nun kulu ve elçisidir, O yüce bir ahlak üzeredir.

Dua:

Allahım bizi hidayet verdiğin, afiyette kıldığın, dost edindiğin kulların arasına kat. Bize verdiklerini bereketli mübarek kıl. Yarattıklarının şerrinden bizi koru. Muhakkak ki sen hak olana hüküm verirsin ve senin aleyhinde hüküm asla verilmez. Allahım bize bahşet, yasaklama, bize ikram et bizi yetersiz kılma. Bizleri kendine kul olarak seç, razı olmamıza yardım et ve sen de bizden razı ol. Allahım yüzlerimizi soldan koru, bizi muhtaç olmak ile sınama, çünkü biz yarattıklarının şerrini isteriz ve bahşedilenlerin hamdını gerçekleştirmek, yasaklananların kınanması ile sınanırız. Sen her şeyin üzerinde bahşedensin. Yerlerin ve göklerin tüm hazinesi senin elindedir.

Allahım bizi Salih amellerle hidayete erdir, senden başka hidayet verecek yoktur. Kötü amellerden bizi koru zira senden başka bizleri koruyacak olan yoktur.

Metni indir

Mevcut Diller

Resmi Gizle